Sovyetler Birliği ve Yugoslavya’nın parçalanmasıyla Avrupa’nın doğusunda birçok yeni devlet ortaya çıkmıştı. Buna karşılık, Batı Avrupa’da, eski millet devletler sonsuza kadar sabitlenmiş gibi görünüyordu. Zaman vakit, kısmen saldırgan hale gelebilen ayrılık eğilimleri ortaya çıksa da ayrılık taraftarlarının bu isteklerini yaşama geçirme şansları oldukça zayıf görünüyordu.
İskoçya’da bağımsızlık için kamu oylaması kararı alındığında bu durumun değişeceği düşünülmüştü. Ancak anketlerin de gösterdiği gibi, oylamadan “hayır” sonucu çıktı.
İskoçya müstakil olamasa da en azından bağımsızlık yönünde harekete geçilmiş olmasının Batı Avrupa’daki bir dizi ayrılıkçı eğilim için de teşvik edici olabileceği öngörülüyor.
KATALANLAR BAĞIMSIZLIĞA YÜRÜYOR
İskoçya’nın bağımsızlık virüsü, Batı Avrupa’nın hiçbir yerinde Katalonya’da olduğu kadar etkili olmadı. Franco diktatörlüğü döneminde Katalanca yasaklanmıştı. Günümüzde ise bölge kendi mahalli parlamentosuna, kültürel ve politik otonomiye sahip. Ancak bu vaziyet artık Katalanlar için yeterli değil. Özellikle ekonomik nedenlerden ötürü bağımsızlık talebinde bulunuyorlar. Katalanlara göre, bölgenin bütün zenginliği İspanya devleti tarafından emiliyor. Ekonomik krizden bu yana, bağımsızlık yanlılarının sayısı belirgin biçimde artış gösterdi. Bu nedenle, Barselona bölge yönetimi, kasım ayında bağımsızlık için, İskoçya’dakine benzer bir biçimde referanduma gitmek istiyor. Ancak, İngiliz hükümetinin aksine, Madrid’in böyle bir süreci kabul etmeye niyeti yok. Bu nedenle de ihtilaf kaçınılmaz görünüyor.
BASKLAR BAĞIMSIZLIKLARINI SİLAHLA ALAMADI
Bask dili ve milliyetçiliği de benzer bir biçimde Franco döneminde bastırılmıştı. Katalonya’nın aksine Bask Bölgesi, ekonomik olarak daha zayıf bir görüntüye sahip. Bu nedenle, günümüzdeki Bask milliyetçilerinin bir kısmı Katalonya’dakilere göre daha militan bir duruş sergiliyorlar. Bask ayrılıkçı örgütü ETA, Madrid’den ayrılma amacına ulaşabilmek için yaklaşık 50 sene içinde 800’den çok adamı öldürdü. Üç sene evvel ise şiddet eylemlerine nihayet verdiler. Ancak ne saldırılar, ne de siyasi pazarlıklar Bask Bölgesi’ni, bağımsızlık bir yana, bir referandum olasılığına dahi yaklaştırmaya yetmedi. İspanyol Anayasa Mahkemesi’ne göre, merkezi İspanya yönetimi bile bir başına böyle bir referandumu engelleyebilir. Bu nedenle İspanya yönetimi, Katalonya’da olduğu gibi Basklar için de bir kamu oylaması olasılığını geri çevirdi.
VOLANYA’NIN DURUMUNUN NE OLACAĞI BELİRSİZ
Flaman milliyetçiliği kendine özgü bir vaziyet teşkil ediyor. Belçika, halihazırda anadili Hollandaca olan Flamanlardan, Fransızca konuşan Volanlar (Almanca konuşan kamu da buna dâhil olmak üzere) ve iki resmi dili olan Brüksel’den oluşuyor. Flamanlar’ın ayrılması halinde Belçika, nüfusunun ve ekonomik gücünün yarısından fazlasını kaybetmiş olacak. Yani, Belçika’dan geriye fazla az şey kalacak. Buradaki en mühim ihtilaf noktası ise hem AB’nin hem de NATO’nun merkezi olan Brüksel’in durumu. Volanya’nın durumunun ne olacağı da belirsiz. Fransa, Lüksemburg ve hatta Almanya’yla birleşme fikri de daimi gündeme geliyor. Ancak Belçikalıların çoğu şimdiye dek beraber yaşamaktan yana bir irade ortaya koydular.
KUZEY İTALYALILAR DİĞER BÖLGELERİ TUTUMLU OLMAMAKLA SUÇLUYOR
Güney İtalya’daki bu ayrılık hareketi ise daha fazla ekonomik nedenlerle teşvik ediliyor. Lombardiya, Aosta, Piyomonte, Ligurya, Veneto ve Emilia – Romagna bölgeleriyle Kuzey, endüstri ve bankalarıyla İtalya’nın ulusal gelirinden devasa bir hisse elde ediyor. Buna rağmen, birçok Kuzey İtalyalı, ülkenin orta ve cenup bölgelerinin bu güç elde edilen kazancı har vurup harman savurduğuna inanıyor. 1990’lı senelerde Kuzey Ligi (Lega Nord) Partisi, ismini Po Ovası’nın İtalyancası olan ‘’pianura padana”dan alan Padanya için tam bağımsızlık istiyordu. Bugün ise parti daha ılımlı. Şu anki talepleri, Kuzey’in kazanılan gelirin dörtte üçünü, evvel Roma’ya göndermek yerine kendine ayırabilmesi.
GÜNEY TİROL ZENGİNLİĞİNİ PAYLAŞMAK İSTEMİYOR
Güney Tirol’da siyasal – ekonomik ve tarihsel – kültürel faktörler öne çıkıyor. Güney Tirol, Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Avusturya – Macaristan İmparatorluğu’na aitti. Daha sonra ise İtalya’ya verildi. Bölge, Mussolini zamanındaki yoğun İtalyanlaştırma sürecinden sonraki dönemde siyasi anlamda ve lisan açısından hep biraz daha çok özerklik elde etti. Zengin bir bölge olan Güney Tirol, devlet gelirlerinin devasa bir kısmını kendine ayırma hakkına dahi sahip. Yani, aslında Güney Tirol, uzun zamandır hür görünüyordu. Ancak, devlet borçları krizi, ayrılık tartışmalarını yeniden alevlendirdi. İtalya, Yunanistan’dan sonra Euro Bölgesi’nde en fazla borcu olan memleket. İtalyan ekonomisi, toparlanmakta güçlük çekiyor. Kendi durumları iyi olan birçok Güney Tirol’lu, İtalya’nın geri kalanının bu problemiyle uğraşmak istemiyor. Bu nedenle de ‘’Roma’dan ayrıl’’ fikrini giderek daha çok destekliyorlar.
KORSİKA MÜCADELEDEN VAZGEÇMİYOR
Fransa, fazla uzun bir süre Korsika dilini adadaki kamusal yaşamdan ve okullardan tamamen söküp atmaya çalıştı. Otonomi taleplerine karşı mücadele etti.
Militan gruplar, bilhassa de Korsika Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLNC), yıllarca Fransız devletinin temsilcisi ve sembollerinin yanı sıra, siyah Fransızlarının yazlıklarına saldırılar düzenleyerek Fransa’dan şiddet yoluyla ayrılmaya çalıştı. FLNC, şiddet eylemlerine nihayet verme kararını henüz geçen yaz duyurdu. Ancak ihtilaf potansiyeli hâlâ var; 2000 yılında Lionel Jospin’in idaresindeki Sosyalist Fransız Hükümeti’nin ihtiyatlı otonomi önerileri, muhafazakâr muhalefetin engeline takıldı. Çünkü muhalefet, böyle bir otonominin, başka bölgeleri de daha çok bağımsızlık talep etmeye teşvik edeceğine inanıyordu. Geleneksel olarak Paris’te de ülkenin birliği açısından tehlike oluşturacağı gerekçesi ile bölgesel dillere fazla çok hoşgörü ile bakılmıyor.
BAVYERA’NIN KENDİ AYAKLARI ÜZERİNDE DURABİLECEĞİ SU GÖTÜRMEZ BİR GERÇEK
Tüm bu bağımsızlık talepleri içinde, kuşkusuz kendi devletlerini kurmayı ağırbaşlı anlamda en az düşünenler Bavyeralılar. Ancak gene de Bavyera, bugün resmi isminin önünde ‘’hür” sıfatını taşıyor. Ayrıca, Bavyera’nın kendi ayakları üstünde durabileceği su götürmez bir gerçek.
Bavyera yüzölçümü olarak Almanya’nın en devasa eyaleti. Bunun yanı sıra, nüfusu, 13 milyonla İsveç ya da Portekiz’in yekün nüfusundan çok. En önemlisi ise Almanya’nın en devasa ekonomik kazancına sahip. Bavyera’ya daha çok özerklik verilmesi tartışmalarında da en fazla eyaletler arasındaki gelir farkı öne çıkıyor.
Yani ayrılıkçılar burada da var. Ancak şimdiye kadar bu düşünceler devasa bir harekete dönüşmedi.
Kaynak:Ensonhaber