Avrupa Türk Demokratlar Birliği Bavyera Eski Başkanı ve Malatyalı İş Adamı Fikret Özdemir Türkiye’nin Kardeşlik ve Akrabalık hukukuna bağlı bir millet olduğunu belirtirken, Türk – Kürt kardeşliğinin Osmanlı’dan günümüze bu topraklarda aynı amaç uğruna yaşamış ve ölmüş iki milletin, Cumhuriyet kurulurken de aynı hedef ve gaye ile kardeşlik hukukuyla birlik beraberlik içerisinde yaşadığını söyledi.
Fikret Özdemir, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun; “Hakkâri ne kadar Kürt’se Edirne o kadar Kürt’tür. Edirne ne Kadar Türk’se Hakkâri o kadar Türk’tür.” Sözünün Ülkemizin Birlik beraberlik anlamında buna ihtiyacı olduğunu söyledi. Özdemir açıklamasında; “Anadolu’ nun bağrında yeşermiş ve kökü binlerce yıllık maziye dayanan, Türk-Kürt kardeşliğinden dem vuran bir yazı yazılsa; acaba içine hangi destanlar, hangi dramlar, hangi paylaşımlar sığardı? Sadece sığmakla kalmaz; dolar taşardı da. Kolay değil, tasada bir, kıvançda bir olan bir kardeşlik hukukunun bin yılı aşkın bir öyküsünden bahsediyoruz. Öyle bir kardeşlik ki; sadece bu kardeşlik anlayışının zekâtı verilse, tüm düşman geçinen toplumları barışa garkeder ve onları huzur ile abad ederdi. Bu öyle bir kardeşlik hukuku ki; savaşta da ortak payda ile omuz omuza savaşırken, barışta da, aynı düğünün Bar tutanı, halay çekeni olmuş ve muhteşem bir dayanışmanın parıltılı örneklerini vermiş yüzyıllarca. Burada biz ‘Kutsal’ bir kardeşlikten bahsediyoruz. Kuru kuruya yapılan bir hamasetten de öte, bin yılın büyük bir titizlikle, dantel gibi ördüğü ortak bir kaderden söz ediyoruz. Etle tırnak gibi olmuş, kardeşlikten de öte bir olgunun Anadolu’daki tezahürüdür bu. Siirt’de Haso’nun burnu kanadığında, Yozgatlı Memed’in bağrı yanmış, Muğla’daki Mahmut Emmi’nin cenazesine, Şırnaklı Biro’nun gözyaşları eşlik etmiştir. Çanakkale’deki tabyalardan Allah Allah nidaları ile ileri fırlayan ilk kolda Mardinli Ferman koşarken, arkasından Ankaralı Memduh ‘Dayan yiğidim yettim’ diye bağırmış ve bu destanımsı savaşın ortak yazıcıları olmuştur Sanki Adeta tılsımlı bir kardeşlik öyküsüydü bizimkisi. İsminin önüne Kürt lakabı geldiğinde, herkes bilirdi ki; Kürt bir mertlik abdiesidir, Kürtten hain çıkmaz, Kürt adam satmaz diye bilinirdi. Mahallenin adeta namus bekçisiydi. Velhasıl Birlikte ortak tarihi, ortak sevinçleri, ortak acıları olan bu iki milletin kardeşliğinden daha doğal ne olabilir?”
TÜRK HİÇBİR ZAMAN KÜRT’Ü HAKİR GÖRMEMİŞTİR
Fikret Özdemir Ortadoğunun kalıcı bir barışa ihtiyaç olduğunu, Türk – Kürt kardeşliğinin ve Çözüm sürecinin diğer milletlere en büyük rol model olduğunu belirterek; “Bakınız bu gün Ortadoğu’da günlük canlar eriyor. İnsanlar topluca kıyım ediliyor. Batı ise bunu seyrediyor. Ortadoğu’da birbirleriye çarpışan milletler Türk – Kürt Dostluğunu rol model almalı. Bu dostluk, hatta dostluktan da öte kardeşlik kolay kazanılmadı. Kolayından da elde edilmedi bu hukuk. Türkler nerede savaştıysa, omuz başında ve yanı başında hep Kürtleri buldu. Kürt hep Türk’ün yanındaydı. Zaten hiç ayrılmamışlardı ki. Kürt, ne savaşta, ne de barışta Türk’ü yalnız bırakmadı. Beraber ağladılar, beraber güldüler. Tasada, kıvanç da hep bir olmanın hesabını güttüler. Malazgirt’te, savaşın kaderini değiştiren Kürtlerdi. Mercidabık’da, Çaldıran’da da Osmanlı Türk’ünün yanında hep Kürt vardı. Gücüyle, kılıcıyla, bu güzel kavim hep Türk’ün yanında olmuş, tereddüde şayan bırakmayacak ölçüde, en değerli desteklerini, karşılık beklemeden Türk’e sunmuştur. Osmanlı’nın Güney’ini sağlama alan da hep Kürtler olmuştur. Ortak tarihimize her nereden bakacak olursak olalım. Kardeşlik hukukuna bağlı bir şekilde yaşamımızı sürdürüyoruz. Gelinen bu aşamada Çözüm Süreci ile birlikte ortaya konulan iradeyi huzurumuz için hep birlikte korumamız, savunmamız ve destek olmamız gerekiyor. Çözüm sürecine destek olmamak büyük bir vebaldir ve bu vebalin altından, kardeşkanının akmasından sorumlu olmak çok büyük bir günahtır. Hepimizin taşın altında elini koyması gerekiyor.” Dedi.
MEZHEPÇİLİK DEĞİL, ÜMMETÇİLİK
Fikret Özdemir, Ortadoğu’da Mezhep ve iç çatışmaların giderek artmasının Ümmetçilik anlayışının tam anlamıyla benimsenmediğini belirterek; Bakınız Ortadoğu’da giderek büyüyen bir iç çatışma ve kaos ortamı var. Bu çatışmanın özüne inecek olursak Mezhepsel ve Dış güçlerin ekseninde gelişen sorunlar olduğunu görürsünüz. Yine burada Türk – Kürt kardeşliğinin diğer İslam Ülkelerine örnek olması gerektiğini anlayacaktınız .Diğer milletlerle Kürtler arasında İslam’ın güçlü ve yaşanır halde olduğu, bu dönemlerde İslam kardeşliği çerçevesinde yaşanmış ve bu kardeşliğin güçleri İslam’a hizmet için tek vücut olmuştur. Kur’an “müminler kardeştir” akidesiyle onları tek çatı altına toplamıştır. Bu kardeşliğimizin tüm Dünya’ya örnek teşkil etmtesi lazım. Kürt Kavminden, manevi liderlerde çıkmıştır. İslam’a çok büyük ve etkili mütefekkirler hediye etmiş ve bu dinin koruyucu olma konusunda hep samimi bir çaba sarf etmişlerdir. Bu güzel kardeşliğe, ne yazık ki son 30 yılda nazar değmiş ve oluk gibi kanın akmasına neden olan şerefsiz bir savaşın nifak tohumları atılmıştır aralarına. Bunca yıldır, şerefli bir kardeşliği paylaşan bu mümtaz iki kavim, şerefsiz bir savaşa tutuşturularak, aralarında bir daha iflah olmayacak düşmanlık virüsü yerleştirilmek istenmiştir. Bu topraklarda, Türk hiç bir zaman kardeşi Kürt’ü hakir görmemiş, onu dışlamamıştır. Aynı şekilde Kürt’de kardeşi Türk’e sırtını dönmemiştir. Tarihin hiç bir döneminde, böyle alçakça bir senaryo ile birbirine düşürülmek istenen bu iki muhteşem kavim, bu oyunu da boşa çıkaracak güce ve sağduyuya sahiptir. Beraber gülen, beraber ağlayan bir ortak paydadan, ne kadar işlerlerse işlesinler, düşmanlık kültürü yerleşmez… Çünkü Türk, Kürttür, Kürt de Türktür Hani Koca Veysel’in dediği gibi;
Türkü Kürdü ne Çerkezi,
Hep Ademin Oğlu kızı,
Beraberce şehit Gazi,
Yanlış var mı ve neresi…
Bu dörtlük aslında aramızdaki tüm kardeşliği anlatmıyor mu? Veya;
Kuran’a bak İncil’e bak,
Dört kitabın dördü de hak,
Hakir görüp ırk ayırmak
Hakikatte yüz karası…
Ozanlarla Dengbejlerin ortak türküleri, deyişleri, ağıtları ile örülen bu kardeşlik bağları, öyle kolay yıkılmayacaktır. İçimizdeki kan emici ve savaş çığırtkanlarına rağmen, barışın kıymetini biliyoruz ve ebediyen barış içinde yaşamayı diliyoruz. Bu topraklarda, bu kardeşlik ebediyyen sürecektir. İçimizdeki barış istemeyen hain ve ihanet taifesine rağmen. İnadına kardeşlik, inadına beraberlik diyoruz. O zaman hep bir ağızdan; Aşiti ya dest dı dest da her dem be. Beraberce barış için elele.“ Dedi.