Almanya’nın Bavyera Eyaleti başkenti Münih’te mültecilerin sürdürdüğü açlık grevi polis zoruyla durduruldu. Polisin orantısız bir şekilde aşırı şiddet kullandığı operasyonda, greve katılan 44 mülteci hastahaneye kaldırılırken, şehir merkezindeki çadırlı kamp da ortadan kaldırıldı.
Medyada yeralan haberlere göre polis müdahalesinden önce, Sosyal Demokrat Parti SPD’nin eski başkanlarından Hans-Jochen Vogel ve eski Hristiyan sosyal demokrat politikacı Alois Glück’ün mülteci temsilcileriyle yaptığı görüşmede bir uzlaşma sağlanamadı.
Afrika ve Asya asıllı mülteciler, yaşadıkları kamplardaki kötü şartların düzeltilmesini, zorunlu iskanın gevşetilmesini ve iltica başvurularının kabul edilmesini istiyorlardı. Bir haftadan beri devam eden açlık grevindeki mülteciler, Salı gününden itibaren hiçbir şey içmeyeceklerini de duyurdular. Münih Belediye Başkanı SPD’li Christian Ude, Belediye ve Eyalet idareleri tarafından oluşturulan kriz masasının, Münih’te bu şekilde insanların ölmesini engellemek için operasyon kararı aldığını belirtti.
SOL PARTİ: ‘ACİL DURUM’ İDDİASI YALAN’
Belediye sözcüsü, operasyonun büyük bir zorlukla yapıldığını, polisin açlık grevi kampına ulaşabilmek için önce önünde oturan eylemcileri dağıtmak zorunda kaldığını bildirdi. Ayrıca açlık grevindeki mültecilerin de sağlık durumunun kritik olduğunu, bu yüzden operasyonun yapıldığını belirtti.
Operasyon sırasında olay mahallinde bulunan Sol Partiden Nicole Gohlke ise, polisin hiç de gerekli olmadığı halde aşırı şiddet kullandığını, zaten açlıktan zayıf düşmüş mültecilere çok sert davrandığını söyledi. Mülteci temsilcileriyle görüşmeden çok bir gerginlik ortamı oluşturulduğunu belirten Gohlke, kampın toplatılması için öne sürülen ‘acil durum’un bir yalandan ibaret olduğunu kaydetti.
Mültecileri temsilen konuşan Aşkan Horasani, aracı olarak gelen iki eski politikacının hiçbir teklifte bulunmadıkları, görüşme yapılması için grevin sona erdirilmesini istediklerini söyledi. Bunun yeterli olmadığını belirten Horasani, problemlerine bir çözüm bulunabileceğini, kanunun da buna imkan vereceğini sandığını kaydetti. Horasani, açlık grevi yapanların hayatından ya da ölümünden Alman yetkililerin sorumlu olduğunu sözlerine ekledi.