Frankfurter Rundschau gazetesi Yunanistan krizi kapsamında Avrupa Merkez Bankası’nı topa tutuyor.
“Tam Yunan hükümeti alacaklıların taleplerine boyun eğiyor, Avrupa Merkez Bankası (AMB) Yunan bankalarına acil kredilerin hacmini 900 milyon euro artırıyor. Bu sayede Yunan finans sistemi nefes alabilir. Geçen haftalarda Atina’yı pes etmeye zorlayan AMB’nin kendisiydi. Alacaklıların yeni kredisi olmadan Atina hükümeti göreve devam edebilirdi ama söz konusu acil krediler olmadan finans sistemi çökerdi. Bunu takasa dayalı bir sisteme dönmek istemeyen hiçbir ekonomi kaldıramaz. AMB gerçekten de para musluğunu kapatıp ülkeyi bir çöküş ile tehdit etmeli miydi? Nitekim bir ülkenin ödeme trafiğini garanti altına almak da Merkez Bankası’nın görevlerinden biri. Yoksa ekonomist Martin Hellwig’in yazdığı gibi, AB antlaşmaları AMB’ye ‘para sistemleri üzerindeki gücünü, hükümetlerin alacaklılarına iyi davranması için şantaj olarak kullanma izni vermiyor.”
Kölner Stadt Anzeiger ise Yunanistan’da meclisin alacaklıların talep ettiği reformları içeren yasa tasarılarını onaylaması sırasında Syriza’nın verdiği firelere ilişkin şu tespitte bulunuyor.
“Aleksis Tsipras er ya da geç yeniden seçime giderek bir kaçış arayacaktır. Seçim kampanyası da kriz ülkesini yeniden haftalarca felç edecektir. Olası bir erken seçimin sonucuna dair bugünden bir spekülasyon yapmak bile çok güç. Zira tasarruf önlemlerinin ekonomik gelişmeye ve siyasi partilerin yapısındaki değişikliklere etkisi çok muğlâk. Ancak daha bugünden bir öngörü yapmak mümkün. O da; Syriza’nın bu reform programı nedeniyle bir parçalanma yaşayacağı. Yunanistan’daki sol hükümet denemesi başarısızlığa uğramıştır.”
Die Welt gazetesinin aynı konuya ilişkin yorumunda ise şu satırları okuyoruz.
“Yunanistan’a yeni bir yardım paketinin müzakerelerinde gerçekte söz konusu olan Yunanistan değil, aksine Euro Bölgesi’dir. Tıpkı bir öğretmenin otoritesi ve okul kurallarının geçerliliğini korumak adına itaatsiz bir öğrencinin disiplininde söz konusu olanın o öğrenci değil de asıl diğerlerinin, tüm sınıfın disiplini olması gibi. Tıpkı koridora gönderilen öğrencinin alışılmadık düzeyde akıllı ve çalışkan biri olarak geri dönmemesi gibi Yunanistan’ın müzakerelerden sonra başka bir ülke olmayacağını herkes biliyor. Ama düzen, bir sonraki krize kadar kurtarıldı. Bu düzenin ne kadar anlamlı olduğu, dersin ne kadar iyi olduğu ise bu tedbirlerin tartışma konusu değil. Nitekim burada konu tamamen bir grup dinamiğinden ibaret, pedagojik bir süreçten değil.”
Basın turumuzu Mannheimer Morgen’ın Bavyera eyaletinde mülteci yurdu olması planlanan bir binada çıkan ve kundaklama olduğundan şüphelenilen yangına ilişkin yorumu ile noktalıyoruz.
“Mültecilere ayrılan konutlara, büyük bir olasılıkla yabancı düşmanlarınca saldırıların düzenlendiği yerlerin listesi Almanya’da giderek uzuyor. Ve gelen bu korkunç saldırı haberleri arasındaki zaman giderek kısalıyor. Hepimizin bu tarz yabancı düşmanı provokasyon ve şiddete olan yanıtımız işte o kadar güçlü ve belirleyici olmalı. Görmezden gelmek ve durumu olduğundan daha zararsızmış gibi göstermek ise hiç kabul edilemez. Çok kısa bir süre içerisinde çok fazla şey yaşandı. Aşırı sağcı nefret propagandası kapımızın önünde. Eğer birisi mültecilerin bizim istihdam alanlarımızı elimizden alacağını iddia ederse, hepimiz buna itiraz etmekle yükümlüyüz. Ya da ‘ama bunu da söyleyebilmek gerek’ diye başlayan benzeri diğer tüm iddialara.”
dw türkçe